4 Ara 2014

Discovery of Romance, 2014


 

  Daha ilk bölümünü henüz izlemişken yine de yazmak ve paylaşmak istedim çünkü aradığım nitelikte bi dizi umarım ilerleyen bölümlerde beni hayalkırıklığına uğratmaz.

  Yeo Reum -yani esas kızımız- ve Kang Tae Ha -esas oğlan- 5 senelik bi ilişki yaşamışlardır. Ayrıldıktan sonra ise kızımız Nam Ha Jin' le tanıştırılır, kendisi estetik doktorudur ve Yeo Reum ondan çok hoşlanır, mükemmel biridir, işi de iyidir derken 1 seneyi devirirler. Günün birinde, Ha Jin'in ondan habersiz görüşmeye gittiğini öğrenen Yeo Reum onu takip eder ve uzaktan izlemek için bi masaya gider, oturur fakat oturduğu masada eski sevgilisi Tae Ha vardır. Seneler sonra karşılaşmışlardır.

  İlişkisi mükemmel giden ve ideal kişiyi bulduğu sırada eski sevgilisiyle karşılaşan ve hala ona karşı duygular besleyen Yeo Reum napacak, hadi bakalım, izleyelim, öğrenelim.

    Aklımda asılı kalanlar:
    1. Siz de benim gibi esas kızımızı Geum Jan Di (Boys over flowers esas kızı)' ye benzettiniz mi? Kaybolmuş ikizi gibi duruyor.
    2. Ayrıca esas oğlumuz Tae Ha gerçek adıyla; Eric Moon, Amerikan-Koreli bir aktömüş. Ben de diyorum bu 'shining star' yüzü nereden geliyor. Müthiş değil mi ya !
                                                                                                                           **öpüldünüz

18 Kas 2014

Matsuri Festivali,2014 (Baltalimanı Japon Bahçesi)


  Merhaba arkadaşlar, bu festivali yazmakta geç kaldığımı biliyorum ama vizelerden,derslerden vakit olmadığı için geciktirmek zorunda kaldım. 26 Ekim 2014, Pazar günü saat 13:00 - 17:00 arası, Baltalimanı Japon Bahçesi'nde gerçekleşen 'Matsuri Festivali' ne katıldım. Neyse ki üzerinde bir ay geçmeden yazıyorum :)

   Festivalde neler oldu ?
  1. Cosplay yarışması: Japon anime ve manga karakterlerine benzeyen amatör kostüm mankenlerinin kostüm yarışması yapıldı. Gerçi sonuna kadar bekleyemedik, o yüzden kimin birinci olduğunu göremedim ama yarışmacıların toplu bulunduğu fotoğraflar çektim.
 2. Koto konseri: Geleneksel Japon çalgısı Koto (kanuna benzer) ile geleneksel ve modern Japon müziği dinletisi yapıldı, onun da ancak sonuna yetişebildik.
 3. Japon müziği DVD gösterimi: Japon davulundan, pop müziğe kadar günümüz popüler Japon müziği gösterimi olmuş. Çok kalabalıktı göremedim.
 4. İaido gösterisi: Japonya'nın geleneksel kenjutsu'larından (dövüş-savunma sanatları) biri olan iaido gösterisi yapıldı, bir Japon abimiz geleneksel kıyafetiyle ve kılıcıyla pek çok hareket gösterdi.

   Ana kapıdan içeri girdiğinizde sol tarafta 'Ana Sahne' yer alıyor. Koto kkonseri, İaido gösterisi, cosplay yarışması ve DVD gösterimi orada gerçekleşti.
   Sağ tarafta Çay Odası'nda çay töreni, Japon çayı ve şekerleme sunumu yapıldı. Ayrıca bir diğer Koto konseri de buradaydı.
   Gezme alanında bonsai yetiştirme ve bakım, workshop standı vardı. Onun yanısıra Japonya'ya ait birçok tanıtım standları yer almış,mesela, kendema ve vanage adında oyun standları, japoncca isim yazma, origami, Japonya'yı dağıtan dergilerin dağıtılması. Ben de üç tane dergi alabildim, stand görevlisi Japon'du ve japonca dergi istediğinizde üçer-beşer veriyordu, haha. Ayrıca Türk-Japon kadınları dostluk ve kültür derneği'nin de standı varmış.

    Ayrıca çim alanda güyaa suşi dağıtımı olacaktı, onun yanında kurupasta ve içecek de buna dahildi ama suşiden bi gıdım yiyemedim, üstüne üstelik yaşlı teyzeler 'Bunun adı ne?' diyerekten binlerce suşiyi ağzına götürdü. Daha ismini bilmiyorken üçer-beşer yediler ama biz sadece kurupasta yiyebildik. Ayrıca bir teyzemin kurupastayı göstererek dağıtan görevliye 'Yavrum bu suşi pastası mı oluyor?' diye sormuş olduğuna da şahidim. Onu da geçtim, mangaları torunlarına çizgi roman diye onar onar alırken, bize 'manga' kalmadı, hem de Japonca'ydı. Teyzecim, hadi çizgi roman olsun, Türkçe değil ki, ne yapacaksın Japonca'yı. Bize de bıraksaydınız keşke. Neyse ben bişey demiyorum..
  Matsuri festivalimiz bu şekildeydi efendim, bi dahakine de bekleriz :)
                                                                                                                                          **öpüldünüz 

3 Kas 2014

Modern Farmer, 2014

   
    Ne zamandır böyle eğlenceli, yeni bir dizi izlemek istiyordum. Tabi Hong Ki'yi görür görmez hemen atladım. Fakat güncel bir dizi izlemek pek de iç açıcı birşey değil, bunu 'Master's Sun' ı yayınlandığı sıralarda izlerken anladım. Tam diziye odaklanıyorsunuz ve bölüm dünyanın en güzel ve en heyecanlı yerinde bitiveriyor, normalde olsa harddiskimden diğer bölüme tıklamam yeterli ama tam bir hafta beklemek pek hoş değil. Ama sanırım bu dizinin de sonu bu olacak, üzgünüm kendim..
   
   Diziye başlayalı iki-üç bölüm oluyor. ben de tazeyim daha o yüzden şöyle bi girişten size özetle düşüncelerimi paylaşacağım.
   Min Ki (Hong Ki) ve arkadaşlarının 'Exo' adında bir Rock&Roll müzik grupları vardır. Grubun adının Exo olması da ayrı bi garip, dizide de buna değiniliyor. Hatta 'Excellent' ve 'Souls' un birleşiminden doğan bir ad koyduklarını söylüyor Min Ki. Herneyse, farkındaysanız konudan çabuk kopup farklı şeylere yönelebiliyorum, sıkılmadan okumaya çalışın okurlarım :)

 
   Bundan yedi yıl sonra herkes kendi yoluna gitmiştir. Şimdi sol baştan Kang Hyuk (klavye) babasının hastahanesinde torpilli stajyerdir, Min Ki'miz (vokal), Joo Yeon (gitarist) sinir bozucu bi şirkette stajyerdir, halinden hiç memnun değildir, Han Ki Jun (baterist) üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanır fakat çok başarısızdır. Peki bizim çaresiz Min Ki'miz borçlardan,harçlardan paçayı kurtaramaz derkeen büyüknnesinden ona kocamaan bir arazi miras kalır ve burda lahana tarımı yaparak hayatını kurtaracağı fikriyle arkdaşlarını da alır, köye yerleşirler. Benden bu kadar :)

  Aklımda asılı kalanlar :
 1. Lee Hong Ki, bu aralar patladı, 'Bride of the Century' den sonra onu tekrar bir dizide görmek çok güzel :)
 2. Dizi güzel fakat başrolde oynayan Min Ki'nin çocukluk aşkı Yoon Hee noona biraz yaşlı durmuyor mu, neyse sustum..
 3. Acaba grubun adını  neden 'Exo' seçtiler, bilemiyorum.
 4. Haha, bu arada Min Ki'nin yüzüne yapılan yakın çekimlerinde, bir de ' Kençanayo, kençanayoo! ' lafı var, izlerseniz bana hak vereceksiniz, çok gülüyorum :) 

   Birkaç GIF bonusu size :)  :

 


                                                                         
    Gördüğünüz üzere yakın çekimler komedi :) İyi seyirleer..
                                                        
                                                                                                                             **öpüldünüz

24 Eki 2014

Lovely Complex, 2007


   Daha henüz ortalarında olduğum bir animeyi bilgilerim sıcak ve tazeyken sizlerle paylaşmak istedim.

   24 bölümlük bu animemizde konumuz aşk! Ama boylar arası mı aşk diyeyim bilemedim, ne demek istiyorum. Kızımız Risa-chan, 170 boyunda bir genç kızdır. Hatta hoşlandığı çocuk onu boyu dolayısıyla onu kız gibi göremediğini aksine kankasıymış gibi gördüğünü söyleyerek moralini bile bozmuştu.Oğlumuz ise Otani-kun, 156 boylarındadır. Ki ortalama erkek boyuna göre oldukça kısa.

    Risa-chan ve Otani-kun birbirleriyle takılmayı sevmeyen ama her durumda birlikte takılmak zorunda kalan iki arkadaştır, çünkü ortak yanları çok fazla. Onların bu deve-cüce ilişkisi arkadaşlarınca alaya alınır ve onları birbirlerine yakıştırırlar. Hatta 'All Hanshin Kyojin' olarak çağırılırlar.

   Aynı şekilde Otani-kun'da boyu yüzünden bi kız tarafından terkedilir.İkisinin de boy açısından ortak sorunları vardır. Fakat esas olay birbirleriyle iddaaya girdikleri zaman gelişmeye başlar. İddaaya giriş şu şekilde başlıyor. Okula suzuki-kun adında yeni bir öğrenci gelir ve Risa-chan ondan hemen hoşlanmıştır, fakat nasıl konuşacağını, arkadaş olacağını bilemez. Otani-kun bunu farkeder ve Suzuki-kun'la arkadaş olacağını ve ona Risa-chan'dan bahsedeceğini söyler ama bir şartı vardır. Risa-chan'ın arkadaşı Chiharu-chan'dan hoşlanmaktadır. O da aynı şeyi onun için yapacaktır. Fakat esas iddaa bu değil. Onu da siz izleyip görebilirsiniz. İyi seyirleer :)

                                                                                                                                       **öpüldünüz

Abnormal Summit, 2014 ( Non-Summit )



 Abnormal Summit ne bir dizi ne de film. The Return of Superman' dan sonraki ikinci tv programı kaydım. Güzel buldukça yazıp sizlerle paylaşıyorum. Aşağıda sunucularımızı görüyorsunuz. G11 komik olduğu kadar üç sunucumuzun da onlardan aşağı kalır yanı yok. Hatta programı renklendirenler onlar diyebiliriz. Sol baştan sayarsak; genel başkan Jun Hyunmoo, genel sekreter Yoo Seyoon, başkan Sung Sikyung.

   Bu tv programını ben gerçekten çok severek ve gururlanarak izliyorum, neden gururlanıyorum çünkü programa onbir ülkeden temsilciler konuşup tartışıyorlar ve içlerinde Türkiye'yi temsil eden hepimizin çok iyi bildiği ve tanıdığı ' Enes Kaya '. Enes oppa sağolsun ülkemizi güzel ifade ediyor. Şimdi tek tek ülkeleri ve temsilcilerini sizlere sunuyorum.

   Tabi ki milliyetçilik yapıp ilk kendi ülkemle işe başlıyorum :)
    2002' de üniversite için gittiği Kore'de birden fazla okulda okudu ve medya dünyasına atıldı. 2010'da ilk filmi olan 'Tha Haunters' da oynadı. (Bu filmde çok güzel bi ara sizinle paylaşmalıyım.) Birçok programda yer aldı, Kore'de de tanınan biri. Ayrıca programda sert ve sahiplenici gözüküyor benim gözümde yani Türk erkeği rolünü iyi yansıttığını düşünüyorum. Programda sivridilli olarak adlandırılıyor, çünkü düşündüğü neyse söylüyor ve çekinmiyor, programda ülkemizi biraz muhafazakar görüyorlar, bana öyle geldi.

   Samuel Okyere, Gana'yı temsil eden bir diğer üyemiz.
   Burs alarak Kore'ye okumaya gelen Sam'i birçok 'Happy Together', 'Running Man' gibi ünlü tv programlarında görebiliriz. Grubun yaramaz çocuğu gibi, hareketleri, tavırları bana sempatik geldi. Bazen kendi dilindeki çoğu kelimeleri unutarak korece konuşuyor :) Enes'le tartışmaları çok oluyor ama tatlı tartışmalar, gerçi Enes sivridilinden dolayı herkesle bir tartışma halinde :) Ayrıca Will Smith'in kayıp ikizi olabilir mi ??
    Zhang Yuan, Çin'i temsil eden bir üyemiz. Hayatı hakkında pekte fazla bir bilgi yok ama genel üyeler Kore' ye okumak amaçlı burs alarak gelmiş Zhang'da büyük ihtimal eğitim amaçlı gelmiştir.

   Genelde birçok küçük işte çalışmış , korecesi pek düzgün olmadığı için zorlanmış da. Tabi şöhret kapılarını aralamış, o kapıdan girdi gireli fashion week'leer, fotoğraf çekimleriii, programlaar.. Ama  fazla milliyetçi açıkçası, Takuya' ya açık açık belli de etmekten çekinmiyor kendisi. Yazık çocukcağız napacağını şaşırıyor.
  
Alberto Mondi, İtalya'yı temsil eden bir üyemiz. Neden bilmiyorum ama bu adamı çok seviyorum. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan bir adam. Aşık olduğu bi kızın peşinden, ordan taa Kore'lere kadar gelmiş ve gitmemiş. İtalyan erkeği işte yaa, romantizmin başkenti. Ayrıca çok mantıklı konuşuyor, her defasında. Alberrto Spagetto !


  
   Guillaume Patry, Kanada'yı temsil eden bir üyemiz. Kimseyle bir tartışması bi sıkıntısı olmayan üyelerden birisi ayrıca sessiz, sakin. Çok konuşmadığından dolayı Kanada hakkında çok da bilgi edinemiyoruz :)
   Gençlik yıllarında tam bir oyun bağımlısıymış, Kore'de oyun yarışmalarına bile katılmış, ayrıca sunucularımızdan Sikyung'u çok seviyor :) Sikyung'un şarkısını söylediği bir bölüm var, (10.bölüm) ,izleyin,pişman olmayacaksınız.. kkkkk !


   Tyler Rasch, Amerika Birleşik Devletleri'ni temsil eden bir üyemiz.
   Tam bir Konfüçyüs. Sunucuların bile bilmediği korece kelimeler kullanıyor, kitap okumaya bayılıyor ve gerçekten zeka dolu bir insan.
   Küçük, ufak tefek ama zekası G11'den bile daha büyüktür.
   
 Takuya Terada, Japonya'yı temsil eden bir üyemiz. Temsil ettiği ülke açısından da bir sıfır öne geçiyor bende.
   Takuya yavrum ilk başlarda Çin'den (Zhang) çok çekti ama sonra arayı düzelttiler sanki en azından programda öyle gözüküyor. Takuya, Tyler ve Zhang'ın 'Happy' yi söyledikleri bir bölüm var, onu mutlaka izlemelisiniz.
Daniel Snoeks, Avusturalya' yı temsil eden bir üyemiz.
   Abnormal Summit'in en genç üyesi, akranım. 20 yaşındaymış. Dışarıdan biraz soğuk duruyor sanki, sizce?
   Ayrıca dövmeleri çok fazla olduğu için dışlandığı oluyormuş, onlara karşılık şunu söylüyor: 'Ben iyi bir adamım ! '
   Daniel Lindemann, Almanya'yı temsil eden bir üyemiz.
   Aslında 5.bölüme kadar yoktu, onun yerine İngiltere'yi temsil eden James Hooper adında bir üyemiz vardı. Fakat 5.bölümde gitti.
   Daniel aklıma hep gülerken geliyor. Gerçekten çok güleryüzlü bir insan, onu da seviyorum. İlk geldiğinde 'Enes'le çok tartışacağız gibi görünüyor.' dedi ama pek öyle birşey yapmadı.

   Julian Quintart, Belçika'yı temsil eden bir üyemiz.
   İnanılmaz bir çene var, gerçekten çok konuşuyor. İyi mi kötü mü karar verilemeyen bir tipmiş gibi gözüküyor ama bence çok sempatik. Tamam, hemen sorulara fevri cevaplar veriyor, cevaplar çoğu zaman da  gençvari. Ama çok sevecen. Gerçi çokta genç sayılmaz, 27 yaşında. Yetişkinliğe doğru adım adım ilerliyor.

  Robin Deiana, Fransa'yı temsil eden bir üyemiz.
   Herkesle uyumlu, sevecen bir tip. Fransa'yı iyi yansıttığını düşünüyorum.
   G11 arasında anket yapılaması istenmiş, birbiriniz hakkındaki eleştirileriniz, yorumlarınız olarak. Çoğu kişiye ' Onu severim.' şeklinde yorumlar yapmıştı :) Sıra gelelim üzücü haberlere:

    Programda yapılacak değişiklikler:
   - 11. bölümden itibaren Enes Kaya'nın yerini Mısır temsilcisi Sami El-Baz alacak.
   - 12. bölümden itibaren Alberto Mondi'nin (İtalya) yerini İtalya temsilcisi Alberto Lussana alacak.
   - 13. bölümden itibaren Tyler Rasch'ın (ABD) yerini ABD temsilcisi Danny Arens alacak.
   - 17. bölümden itibaren Takuya Terada'nın (Japonya) yerini yine bir Japonya temsilcisi alacak ama henüz isim belirtilmemiş.

   Demek ki belli anlaşma süreleri var, değişiklikler şimdilik böyle.     
                              **öpüldünüz

 

24 Eyl 2014

Samuray cesareti lazım..

 Okul açılmaları, eve çıkmak olayları, dadadadubidu derken blogumu baya bi boşlamışım arkadaşlar. Ama tabi ki kendime çok iyi davranarak dizi ve film dünyasında boğuldum, kendimi hiiiç boşlayamam. 

  Bi anda neden samuray, la vita? diyeceksiniz, demeyin. Bu aralar onun haberi olmasa da, kendimi karısı olarak ilan ettiğim bi samurayın hikayesinden etkilendim.Hikaye dediysem de ; sabah sabah kadın programlarında bi elinde mendil, bi elinde kılıç, çaresizce efendisinin ölümünden sonra hayata nasıl küstüğünü anlatan bir samuray aklınızda canlanıvermesin mümkünse. Hepiniz '47 Ronin' filmini bi yerlerden duymuşsunuzdur ya da en azından bilmeniz gerek, çünkü onun hakkında yazı yazmıştım! Neyse, filmi en az 5 kere izlemişimdir ki hala daha izleyebilirim. Hatta bu yazıyı bitirince bi daha izliyim, gaza geldim. Başroldeki Kai (belki adını başka bişey yapsalar ilgimi çekmezdi.) yani Keanu Reeves rolünün hakkını vererek Japonya vatandaşlığına uygun görülmüştür ki bu tabi benim gözümde. İlk önce samuraylar hakkında bilgi vereyim, Reeves hakkında sonra konuşacağız.


  Başlıyoruz Samurayları  anlama yolculuğumuza. Araştırmalarım sonucunda akılda kalıcı bikaç bilgiyi sizlerle paylaşacağım.

  - Samuray, eski Japonca'da 'hizmet etmek' anlamına gelen 'saburai' dan gelir. Yani ses benzeşe benzeşe samuray halini almış.
  - 'Shogun' bir generallik rütbesidir ki eğer samuray filmlerinde dikkat ettiyseniz bazı askerlere shogun diye seslenilir.
  - Samuraylar, 'buşido' anlayışını öneme almışlardır, bu kelimede 'Savaşın Yolu' anlamına gelir demem odur ki buşido felsefesinde korkunun yeri yoktur, samuraylar ölüm korkusunu yenmiş kişilerdir ve bu anlayış onlara dinginlik kazandırır ve efendiye sadakat sağlar.
 - 9. ve 12. yy arasında samuraylar bir sınıf haline geldi ve iki isimle anılmaya başlandı. İlki samuraylar (şovalye), ikincisi ise buşiler (savaşçı) idi.
 - Samuraylar iki kılıç taşırlar. Uzun kılıç daito-katana, kısa kılıç shoto-wakizashi. Ayrıca tanto adı verilen kısa bıçaklara sahiptirler. Samuraylar çoğunlukla kılıçlarına isim (mei) verirler ve onların ruhu olduğuna inanırlar. Çift kılıç taşımaya ve kullanmaya ise 'daisho' adı verilir.
  - 1605 yılında Japonya'nın gelmiş geçmiş en ünlü samurayı 'Miyamoto Musaşi', savaşçı yetiştirmek adına bir okul bile açmıştır.
  - Efendisiz kalan samuraylar yani roninler zamanla ya isyan ederek öldürüldü ya da kılıçlarıyla seppuku veya harakiri yaparak intihar ettiler.
         Seppuku ya da Harakiri: İç organların dışarı çıkmasını sağlayan bir tür Japon intihar adetidir. Seppuku bi yandan hara-kiri (karnını deşmek) olarak da bilinir. Japoncada harakiri konuşma dilinde, seppuku resmi bir terim olarak kullanılır.

  Şimdi gelelim gönlümün sahibi Keanu Reeves' e. Yukarıda görmüş olduğunuz sahne ' 47 Ronin ' adlı etkileyici filmden. Kai rolüyle, roninlerden birini oynuyor. Ve rolünün hakkını mükemmel vermiş. İlk başlarda Japon olmadığı için samuray sayılmıyor ve itiliyordu ama filmin sonlarına doğru herkeslerin kalbine taht kurdu, benimkine ise kervansaray. İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum çünkü samuraylara hayran kalıyorsunuz filmden sonra. Sadakat neymiş gösteriyor bize. Güncel hayatımızda ağladığımız ve üzüldüğümüz küçük şeylerin aslında onların yaşadığı hayatın yanında toz tanesi gibi kaldığını hissediyorsunuz. Film izlemek güzeldir, izleyin :)
                                                                                                                                        öpüldünüz**

22 Ağu 2014

Otostopla Kore'ye gidecek gezgin aranıyoor ! #2


   Geçen yazımda hedefimiz Kore'ye giderken ihtiyacımız olan bi miktar bütçeden bahsetmiştim ki bu sadece gidiş-kalış-geliş miktarıyla alakalıydı. Bunların dışında gezeceğimiz yerlere kullanacağımız taşıt ücretleri, metro, otobüs, teleferik gibi (taksi kullanamayız, öğrenciyiz biz! ), yeme-içme, bikaç hatıra, öteberi, uğradığımız mağazalarda kaçırmayacağımız indirimler, gezeceğimiz müzeler ve tabi ki Namsan Tower ! Geri dönmemizi dört gözle bekleyen akraba hediyelerini tamamen aklınızdan çıkarın, hediye alacak kadar lüks davranamayız arkadaşlarım. Ama gözünüz korkmasın, her şekilde gezimizi ucuza kapatmaya çalışacağız.


   Hostelimize yerleşip, düzenimizi kurduktan sonraki ilk durağımız tabi ki de Seoul'un gözbebeği olan Gwanghwamun Meydanı. Birçok diziye konu olan, sevgililerin sırılsıklam ordan buraya koşuşturduğu su fıskiyeleriyle, Kore için çok önemli olan Kral Sejong ve Amiral Yi Sun Shin heykeliyle, meydanın arkasında bulunan metroyu kullanarak kolayca gidebileceğimiz hoş ve güzel bir yerdir. Metro ücreti 1000 won imiş ve ayrıca 500 won da kart depositi olarak veriliyormuş. 1000 won yaklaşık 1.90 liraya denk gelmektedir ki hesaplarken iki katı diyerek kolayca hesaplayabilirsiniz. Araştırmalarıma göre meydana gidebilmemiz için Gwanghwamun İstasyonu’ndan (Metro 5. Hat) 2. ya da 3. çıkıştan dümdüz yürümemiz gerekiyor.


     İkinci rotamız Bukchon Hanok Village. Bukchon korece Kuzey köyü anlamına geliyormuş. Yaklaşık 600 yıllık bir geçmişi anlatan geleneksel kore evleri korunmaya devam ediyormuş. Bunları nereden mi biliyorum, sizler için araştırıyorum dostlarım. Ayrıca Personal Taste, 1 Night 2 Days dizileri burada çekilmiş ki bu evleri görünce benim gibi hepinizde bunu direk tahmin etmişsinizdir. Gyeongbok ve Changdeok saraylarının ortasında yer alan bu güzel yere Hongkik’ten bineceğimiz metrodan line 3′e geçerek Anguk istasyonunda inebilirmişiz ve çıkış kapımız Exit 3.


   Araştırmalarımca bu yere çokta uzak olmayan Changdeokgung Sarayı'na yürüyerek geçiş yapabiliriz. Günümüzde sadece beş tane saray kalmış olsa da içlerinde en iyi korunan saray burasıymış. Arka bahçesini de gezmeyi unutmayalım, meşhur ve güzel olan bu bahçede 300 yaşından daha büyük bir bir ağaç, küçük bir gölet bulunmaktaymış. Normal giriş bileti 3000 won ama biz öğrenciyiz abicim hop diye girersek 1500 won la öğrencilere kıyak geçiliyormuş.



  Ve tabiki de size beleşe girebileceğimiz ve Kore tarihini dibine kadar yaşayabileceğimiz bir müze buldum, araştırırken. Seyahatimizi ucuza kapatmaya çalışıyoruz o yüzden nerede beleş oraya yerleş !
İşte Kore Ulusal Saray Müzesi. Bu müze 1992 yılında açılmış olup Joseon Hanedanlığı'ndan kalma emanetleri sergilemektedir. Gwanghwamun meydanını gezdikten sonra buraya uğrayabiliriz. Gwanghwamun İstasyonu (Metro 5. Hat) 1. çıkıştan 10 dakika yürüyebiliriz. Kusura bakmayınız ki oradan buraya bağlantılı bi liste oluşturamadım araştırdığım kadarıyla önüme gelen güzel yerleri size sunuyorum.

    Ve sona hepimizin merakla beklediği ve yalnız monitorlardan yetim gibi izlediğimiz, aşıkların isimlerini yazıp tellere astıkları kilitlere özenip iç çektiğimiz yeri sakladım. Tabi ki Namsan tower !
Namsan Parkı’nın yanında yer alan Namsan Station’dan Seoul Tower’a çıkan teleferiğe binmemiz yeterli olurmuş. N Seoul Tower olarak da biliniyor. Hatta daha çok o şekilde biliniyor desem yanlış olmaz. Giriş ücretleri genç ve yetişkinlere 7000 won, yani öğrenciyiz diye ucuza giremiyoruz ancak çocuk veya 60 yaşının üstündeyseniz daha ucuza girersiniz. Neyse o da yeter :)
   Bir sonraki yazımda Jeju Adası'nı iyice araştırıp sizlere sunacağım. Seyahatimiz hayırlı olsun :)
  Ayrıca kaynak adreslerim:
  http://www.varunagezgin.com/
  http://www.gezegence.com/                                                                            

Diğer yazılarım ise burda:    
  - Otostopla Kore'ye gidecek gezgin aranıyoor ! #1
  - Otostopla Kore'ye gidecek gezgin aranıyoor ! #3
                                                                                                                              **öpüldünüz

15 Ağu 2014

The Return of Superman


   Bu sefer ne dizi ne de filmi konu aldım, bu yazımda aile boyu oturup izleyebileceğiniz şeker tadında bi tv programını konu aldım.

  Afişte gördüğünüz dört sabırlı, sevgi dolu baba ve babalarımızın çocukları, hepsi mükemmel,şapşirik ve tam ısırmalık özellikle programın en küçükleri ikizlerimiz ! Küçücük yaşta şimdiden fan edindiler, hadi yine iyisiniz, sizi seviyorum çirkin şeyler !!!

  Benim izlediğim bu sene yayınlanan program sanırım 2.sezon oluyor. Geçen sene 40 bölüme kadar yapılmış herhalde tam bilemiyorum. Programın amacı babalar ve çocukları arasındakı iletişimi gözlemlemek, anneyi anlayabilmek. Çok güzel ve hoş bi program. Hatta izlerken bazen 'Çocuk sahibi olmak istiyorum !' diyorum ve annemin 'Çok mu kolay sanıyorsun!' demesiyle bütün hayallerim ve güzellikler cumburlop suya. Ama hakkaten babalara acıdım bazı sahnelerde uykusuzluktan gözleri istemsizce kapanıyordu, annelerimize Allah uzun ömürler versin. Bence esas Superman' ler onlar :)


  Bu arada babalarımızdan birisi Tablo adında ünlü bir rapçiymiş. Bilmiyordum, şöyle bir araştırınca Taeyang'la 'Eyes, nose, lips' şarkısını beraber söyledikleri bi klip bile buldum. Oğlan görünümlü tatlı kızımız Haru, Tablo'nun kızı ve aralarında gerçekten çok hoş bi iletişim var :)

 Sarang, Japonya' da yaşayan Japon annenin ve Koreli judo şampiyonu hoş bir babanın minnacık meyvesi. Tatlım benim, pek konuşmayan, geveze olmayan bir kız :)

Sezonda aktör bir babanın iki oğlan çocuğu ve babamız oturup sohbet edecek kadar olgunlar, gerçekten güzel yetiştirilmiş, pırlanta gibi iki oğlan :)

 Veeee  fanı olduğum ikiz bebecikleriim  !!!  Şişmiş bebek oyuncaklar gibi suratları, boğum boğum kol-bacakları ve şapşal bakışlarıyla programın incileri. Ne kadar küçükse o kadar da bakım istiyorlar, babaları bazı zamanlar gerçekten zorlanıyordu. Annelerine sabırlar versin Allah :)
                                                                                                                                    **öpüldünüz

9 Ağu 2014

Gwanghae (Masquerade), 2012


     Afişiyle, konusuyla, yapımcılarıyla, oyuncularıyla herşeyiyle ölünesi bir film. Old Boy'un senaristinin üstlendiği, başrolünde Lee-Byung Hun'un oynadığı bir başyapıt.
    Gelelim konusuna, gelelim fakat size çok anlatamayiciim. Çünkü izlemenizi istiyorum :)  Filmde birçok saray entrikası, saman altından su yürütmeler, kişilik yanılsaması, şaşırtmalı hayatlar vb. bir sürü şey yaşanıyor.
   Şöyle ki filmde Majesteleri ( choohaa! )  saraydaki dönen dolaplardan etkilenmemek için en güvendiği emir adamına 'Benim bi benzerimi bulun!' diye emir verir. Vezir ve haremağası dışında kralın bu sırrını bilen yoktur. Vezirimiz o adamı arar ve genelevinde soytarılık yapan bir adamı bulur. Fakat tıpatıp benzer, hık demiş burnundan düşmüş. Ayrıca sırf korunmak için değil, kral arada cariyeleriyle kaçamak yapma için de yalancı ikizini kullanıyor.



   Hani tarih filmi dediysem aklınıza sıkıcı bi senaryo gelmesin. Çünkü şöyle ki esas kralımız gayet ciddi, oturaklı, neyin ne olduğunu bilen bi adamken, yalancı kralımız gayet espritüel, herşeye şaka gözüyle bakan biraz da saf bir kralımızdır, daha doğrusu kral değildir :)
   Fakat bu aklı havadalığı, saflığı ve bünyesinin yalan dolana tamamen kapalı oluşu verdiği kararlarda o kadar güzel rol oynuyor ki. bir anda gözünüzde kral ikiye ayrılıyor: Halkını düşünen kral ve kendini düşünen kral. Ben en çok bu filmde yalancı kralı sevdim çünkü filme renk kattı, onun o saflıkları olmasa sıkılabilirdim, mesela bakınız aşağıda bi sahne, kraliçeyi etkilemeye çalışırken :


                             Benden bu kadar, gerisi size kalmış. İyi seyirler arkadaşlarım :)

Aklımda asılı kalanlar:
1. Beni en çok etkileyen sahnelerden biri hatta filmin beni kilitleyen noktası Sawal'ın yaptığı davranış oldu. Daha fazla ayrıntıya giremem, spoiler olur :)

2. Başrolümüzdeki yakışıklımız -cidden çok hoş bir adam, film boyunca hayran hayran izledim fakat bıyık ve sakal varken etkileyici, diğre fotoğrafları sevmedim- Lee Byung Hun G.I. Joe.-Rise of the Cobra adlı Hollywood filminde de yer almış, huu :)
                                                                                                                                      öpüldünüz**

6 Ağu 2014

Kore' de 100 Yıl Öncesine Gidiyoruz !

 Youtube' da dolanırken gözüme bi video çarptı ve oradaki tüm fotoğrafları aldım. Kore'de 100 yıl öncesine ait fotoğrafları alıp, kırpıp, bloguma koydum. Umarım ilginizi çekecek birşey yapmışımdır:)



























                                          - Ve en güzel fotoğraf en sona :)
                                                                                                                       öpüldünüz**